Gelişen teknoloji ve sosyal medyanın yaygın olarak kullanılmaya başlanması ile birlikte sosyal medyadan yapılan paylaşımların da suç unsuru barındırıp barındırmadığı da tartışmalı bir mesele haline gelmiştir.
Özellikle birtakım yüz kızartıcı suçlar ile birlikte bundan ayrı olarak Türk Ceza Kanunu 2. Kitap 4. Kısım 3. Bölüm’de düzenlenen Devletin Egemenlik Alametlerine ve Organlarının Saygınlığına Karşı Suçlar’ın sosyal medya ve konvansiyonel medya üzerinde yapılan paylaşım ve ifa açıklaması akabininde tartışıldığı, kimi bireylerin bu kapsamda soruşturma ve kovuşturma yoluyla yargılandığı görülmektedir.
Kanunda düzenlenen ilgili suçlar şu şekildedir;
Cumhurbaşkanına hakaret
Madde 299- (1) Cumhurbaşkanına hakaret eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Suçun alenen işlenmesi hâlinde, verilecek ceza altıda biri oranında artırılır.
(3) Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır.
Devletin egemenlik alametlerini aşağılama
Madde 300- (1) Türk Bayrağını yırtarak, yakarak veya sair surette ve alenen aşağılayan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu hüküm, Anayasada belirlenen beyaz ay yıldızlı al bayrak özelliklerini taşıyan ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin egemenlik alameti olarak kullanılan her türlü işaret hakkında uygulanır.
(2) İstiklal Marşını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Bu maddede tanımlanan suçların yabancı bir ülkede bir Türk vatandaşı tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte bir oranında artırılır.
Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama
Madde 301-
(1) Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Türkiye Büyük Millet Meclisini, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ve Devletin yargı organlarını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Devletin askerî veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, birinci fıkra hükmüne göre cezalandırılır.
(3) Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.
(4) Bu suçtan dolayı soruşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır.
Sıklıkla karşılaştığımız suçlardan olan Cumhurbaşkanına Hakaret suçu ve Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama suçları bakımından dikkat edilmesi gereken birtakım hususlar söz konusudur.
Mezkur suçlardan Cumhurbaşkanına Hakaret suçunun kovuşturmasının yapılması, Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama suçu bakımından soruşturma yapılması Adalet Bakanı’nın iznine tabidir. İzne tabi suçlarda sıklıkla Adalet Bakanı yerine Bakan Yardımcısı sıfatıyla olur verildiği müşahede edilmekte ise de bu hususun eleştiri konusu olması gerektiği kanaatindeyiz.
Öyle ki 2992 sayılı Adalet Bakanlığı Teşkilat Kanununun “Yetki devri” başlıklı 31. maddesi “Bakan, Müsteşar ve her kademedeki Bakanlık ve kuruluş yöneticileri, sınırlarını açıkca belirlemek şartıyla yetkilerinden bir kısmını astlarına devredebilir. Anayasa ve kanunlarda Bakan ve Müsteşar tarafından münhasıran kullanılması öngörülen yetkiler devredilemez. Yetki devri, yetki devreden amirin sorumluluğunu kaldırmaz.” şeklinde düzenlenmiştir.
Mevzuatta düzenlenen izin yetkisi bizzat Adalet Bakanına tanınan ve idare hukuk anlamında bakanlığın diğer ast kademelerine devredilemeyen bir yetkidir. Çünkü kanun soruşturma yapılmasını Adalet Bakanlığının değil bizzat Adalet Bakanının iznine bağlamıştır. (Türk Ceza Kanununun 301 Ve Avukatlık Kanununun 58’inci Maddeleri Muvacehesinde Adalet Bakanlığının/Bakanının Soruşturma İzni Yetkisinin Niteliği, Erdin BAYRAM)
İlgili yasal düzenlemeden de açıkça anlaşıldığı üzere kanunlarca Bakan tarafından münhasıran kullanılması öngörülen yetkiler devredilemez. Ancak ne yazık ki uygulamada Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün talebi ve Adalet Bakan Yardımcısı’nın oluru ile soruşturma veya kovuşturma izni verildiği görülmektedir.
Cumhurbakanı’na hakaret ve Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama suçları bakımından failin hakaret veya aşağılama kastının söz konusu olup olmadığı önemli kriterdir. Yapılan paylaşımlar veya ifade edilen beyanların öncelikle ifade özgürlüğü kapsamında olup olmadığı değerlendirmeli, uluslararası sözleşmelerde de koruma altına alınan ifade özgürlüğü kavramının geniş olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 10. Maddesi “1. Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamları tarafından müdahale edilmeksizin ve ulusal sınırlar dikkate alınmaksızın, görüş sahibi olma, bilgi ve düşünceleri edinme ve yayma özgürlüğünü içerir. Bu Madde devletlerin yayıncılığı, televizyon veya sinema işletmelerini izin alma koşuluna bağlamasını engellemez.”
Anayasa’nın 25. Maddesi “(1)Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. (2)Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.”
Anayasa’nın 25. Maddesi “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet Resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.”
T.C. Anayasası ve Uluslararası mevzuat birlikte değerlendirildiğinde; hürriyetlerin demokratik bir toplumda, zorunlu tedbirler niteliğinde olarak; Ulusal güvenlik, toprak bütünlüğü, Kamu güvenliği ve düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması gizli kalması gereken haberlerin yayılmasına engel olunması veya yargı gücünün otorite veya tarafsızlığının korunması için Kanunla öngörülen bazı biçim koşullarına, sınırlama ve yaptırımlara tabi tutulacağı anlaşılmaktadır. Ancak, ifade özgürlüğünün sınırlandırılmasına ilişkin düzenlemelerin dar yorumlanması gerektiği, sınırlandırma için önemli bir toplumsal ihtiyaç veya zorunluluğun bulunması, bu sınırlandırmanın meşru bir amacı gerçekleştirmek için yapılması, sınırlandırmada aşırıya gidilmemesi ve her halükarda gelişini zedelemeyecek ölçüde yapılması görüşü genel bir kabul görmüştür.
Özet olarak sınırlama veya müdahale için; yasal bir düzenleme, sınırlamanın meşru bir amacı ve nedenlerinin bulunması, sınırlamanın meşru amaçla orantılı ve önlemin demokratik toplum bakımından zorunlu olması gerekmektedir.
Demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden birini ve toplumun ilerlemesi ve bireyin özgüveni için gerekli temel şartlardan birini teşkil eden ifade hürriyeti sadece kabul gören veya zararsız veya kayıtsızlık içeren bilgiler veya fikirler için değil aynı zamanda kırıcı, şok edici veya rahatsız edici olanlar içinde geçerlidir. Bunlar demokratik bir toplumun olmazsa olmaz tolerans ve hoşgörüsünün gerekleridir. (Tezcan, Erdem Sancaktar, Türkiyenin İnsan Hakları sorunu 2. baskı s. 462)
İlgili suçlar bakımından yapılan yargılamalarda yaptığımız savunmalar neticesinde müvekkillere verilen beraat kararları gerekçelerinde de;
Cumhurbaşkanına Hakaret suçu bakımından;
“sanığın katılan Cumhurbaşkanına yönelik arz edilen paylaşımının, katılanın onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek bir saldırı olarak kabul edilemeyeceği kaba söz, ağır eleştiri niteliğinde bulunduğu kanaati mahkememizce hasıl olmakla atılı suçun yasal unsurlarının oluşmadığı kanaatiyle sanığın CMK 223/2-a maddesi gereğince beraatine dair” karar verilmiştir.
Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama suçu bakımından;
“anılan paylaşımların içerik itibarıyla incitici ve rahatsız edici olsa dahi ağır eleştiri mahiyetinde olduğu, eleştiren kişinin bir siyasi parti lideri olması, eleştirilenin de Türkiye Cumhuriyeti Hükumeti olduğu dikkate alındığında olay tarihindeki paylaşım ve yorumlarının Avrupa İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 19. maddesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10/1. maddesi ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 25 ve 26. maddelerinde yer alan ifade özgürlüğünün sınırları kapsamında kaldığı, ağır eleştiri kapsamında kalan, saygı sınırlarını aşan, nezaket dışı ifadeler içeren paylaşımların başlı başına Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini, Devletin Kurum ve Organlarını Aşağılama suçunu oluşturacak mahiyette olmadığı ve suç teşkil etmediği, bu kasıtla söylendiğine ilişkin bir delil de bulunmadığı, sosyal medya aracılığıyla aleni bir şekilde sarfedilen sözlerin cezai müeyyide gerektiren TCK’nın 301/1.maddesinde yazılı suça “tipiklik” itibarıyla uymadığı ve bu öğeyi içermediği; dolayısıyla atılı suçun unsurlarının oluşmadığı bu nedenlerle …. hakkında beraat kararı verilmesi gerekirken”
Şeklindedir.
İlgili suçlar bakımından soruşturma ve kovuşturma aşamasında uzman bir avukattan destek almanız gerekecektir.